26 Temmuz 2016 Salı

Darbe Sonrası Çocuklarımız. Anne ve Babalar Neler Yapmalılar?



Şimdi gelelim çocuklara. Darbe geldi geçti, peki çocuklar? Çocuklarımız? Onlar için ne yapmalıyız? Ufaktan değinelim.
Öncelikle çocuklara darbe olayı, ölüm olayları yalan söyleyerek, geçiştirilerek anlatılmamalı. Ne yaşandıysa, yaşlarına uygun anlatılmalı.

Örneğin; darbe ülkemizi yöneten yöneticilere, kötü düşünceli insanların  yaptığı saldırıdır. Bu kişiler bizlerin kötülüğünü istediler. Ancak istediklerini yapamadılar,ülkemizi yöneten yöneticiler ve bizler bu kötü insanlara izin vermedk.Onların karşısında hakkımızı savunduk.Yürüyüşler düzenlendi ve bizler katılarak kötü düşünceye sahip insanlara izin vermedik.Ve şimdi kötülüğümüzü isteyen insanlar hapse girdiler. Şimdi ülke olarak daha güvendeyiz çocuğum, artık bu darbe denen senin de duyduğun olay bitti. Hakkımızı savunduk ve iyilik kazandı.
Diyerek darbe ile ilgili açıklamayı aklını çok bulandırmadan ama olayın da özünden bahsederek anlatabilirsiniz çocuklarınıza.

Çocuklar anlatmanıza rağmen iki türlü duygu yaşarlar.Korku ve Endişe. Korku;tehlike anında hissedilir ve ağlama,titreme ile kendini gösterir. Endişe ise; korkulan durum tekrar meydana gelir mi diye düşünme üzerinden ortaya çıkan durumdur. Endişe duygusu çocuklarda uzun sürebilir.
Ailelerin ilk yapacakları şey; çocuklara güvende olduklarını hissettirmek olmalıdır.Hem sözel hem de davranışsal olarak bunu hissettirmeliler. Sonrasında ne hissettiklerini anlatmalarına izin vermeliler. Korkma oğlum/kızım geçti gitti tarzı cümleler asla kurulmamalı. 

Çocuğa, "ne hissettiğini anlatmak istersen seni dinleyebilirim" demek yeterli olacaktır. Anne/baba öleceğimi sandım derse çocuk, korkma ölmezsin diye dönüş yerine, öleceğini sandığın için çok korktun ve bu seni endişelendirdi. 
Ve bu endişenin hala devam ettiğini söylüyorsun diyerek duygularına aynalama yapın.. Bırakın devam etsin anlatmaya, yorum yapmayın siz. Çocuğunuz öncelikle bu yöntemle size karşı her şeyi anlatsın, neler hissettiğini ifade etsin yorum sonraya kalsın. Önce dinleyin.

Bu şekilde, önce darbeyi açıklar, sonra ifade etmesine izin verir ve anladığınızı hissetirirseniz çocuğunuzda darbenin etkisi çok az olur.
Hiç olmaz diyemiyorum çünkü haberleri izlediyse, yakını öldüyse, veya evde hüzün hakimse, olaylara bire bir şahitse etkisi sürebilir.
Ayrıca gelelim haberler konusuna; Türkiye'de 8-13 yaşları arasındaki 186 çocukla yapılan araştırmada, çocukların televizyondaki haberlerin gerçek olduğunu algılayıp algılamadıkları,en korkutucu buldukları haberler ve annelerinin bu konuyla ilgili algıları araştırılmıştır. 

Sonuçlara göre çocuklar, haberlerin gerçek olduğunun farkındadır ve haberler çocuklarda korku uyandırır. Ve bu geleceğe aktarılır. Çocukları en çok korkutan haberler,"birinin yaralanması'',"çocukların kaçırılması'' ve"hayvanlara zarar verilmesi'' olarak gözlemlenmiştir.
Kız çocukları bu sebeple uyku problemleri yaşarken, erkek çocukları ise hırçın (irritabl) davranışlar göstermişlerdir. 
Gözlemlenen diğer davranışlar ise, kızlarda haberlerdeki olaylarla ilgili obsesif düşünceler ve kabuslar iken erkekler de ise haberlerdeki olaylarla ilgili obsesif davranışlar ve gerginliklerdir.

Özetle; haberleri izlerken kontrol anne/baba da olsun. Bu büyük sorumluluk alanlarınızdan biri. Yaralanma, kan, ölüm, kavga özellikle.
Sonra, çocuğum neden gergin, neden takıntılı, neden ürkek, neden bağımlı ve benzeri sorunlar gösteriyor diye düşünürsünüz.

Bunlarla karşılaşmamak için, daha sağlıklı bir çocuğa sahip olmak için bu özet bilgileri uygularsanız daha huzurlu olursunuz.

Darbe Sonrası Çocuklarımız. Anne ve Babalar Neler Yapmalılar?



Şimdi gelelim çocuklara. Darbe geldi geçti, peki çocuklar? Çocuklarımız? Onlar için ne yapmalıyız? Ufaktan değinelim.
Öncelikle çocuklara darbe olayı, ölüm olayları yalan söyleyerek, geçiştirilerek anlatılmamalı. Ne yaşandıysa, yaşlarına uygun anlatılmalı.

Örneğin; darbe ülkemizi yöneten yöneticilere, kötü düşünceli insanların  yaptığı saldırıdır. Bu kişiler bizlerin kötülüğünü istediler. Ancak istediklerini yapamadılar,ülkemizi yöneten yöneticiler ve bizler bu kötü insanlara izin vermedk.Onların karşısında hakkımızı savunduk.Yürüyüşler düzenlendi ve bizler katılarak kötü düşünceye sahip insanlara izin vermedik.Ve şimdi kötülüğümüzü isteyen insanlar hapse girdiler. Şimdi ülke olarak daha güvendeyiz çocuğum, artık bu darbe denen senin de duyduğun olay bitti. Hakkımızı savunduk ve iyilik kazandı.
Diyerek darbe ile ilgili açıklamayı aklını çok bulandırmadan ama olayın da özünden bahsederek anlatabilirsiniz çocuklarınıza.

Çocuklar anlatmanıza rağmen iki türlü duygu yaşarlar.Korku ve Endişe. Korku;tehlike anında hissedilir ve ağlama,titreme ile kendini gösterir. Endişe ise; korkulan durum tekrar meydana gelir mi diye düşünme üzerinden ortaya çıkan durumdur. Endişe duygusu çocuklarda uzun sürebilir.
Ailelerin ilk yapacakları şey; çocuklara güvende olduklarını hissettirmek olmalıdır.Hem sözel hem de davranışsal olarak bunu hissettirmeliler. Sonrasında ne hissettiklerini anlatmalarına izin vermeliler. Korkma oğlum/kızım geçti gitti tarzı cümleler asla kurulmamalı. 

Çocuğa, "ne hissettiğini anlatmak istersen seni dinleyebilirim" demek yeterli olacaktır. Anne/baba öleceğimi sandım derse çocuk, korkma ölmezsin diye dönüş yerine, öleceğini sandığın için çok korktun ve bu seni endişelendirdi. 
Ve bu endişenin hala devam ettiğini söylüyorsun diyerek duygularına aynalama yapın.. Bırakın devam etsin anlatmaya, yorum yapmayın siz. Çocuğunuz öncelikle bu yöntemle size karşı her şeyi anlatsın, neler hissettiğini ifade etsin yorum sonraya kalsın. Önce dinleyin.

Bu şekilde, önce darbeyi açıklar, sonra ifade etmesine izin verir ve anladığınızı hissetirirseniz çocuğunuzda darbenin etkisi çok az olur.
Hiç olmaz diyemiyorum çünkü haberleri izlediyse, yakını öldüyse, veya evde hüzün hakimse, olaylara bire bir şahitse etkisi sürebilir.
Ayrıca gelelim haberler konusuna; Türkiye'de 8-13 yaşları arasındaki 186 çocukla yapılan araştırmada, çocukların televizyondaki haberlerin gerçek olduğunu algılayıp algılamadıkları,en korkutucu buldukları haberler ve annelerinin bu konuyla ilgili algıları araştırılmıştır. 

Sonuçlara göre çocuklar, haberlerin gerçek olduğunun farkındadır ve haberler çocuklarda korku uyandırır. Ve bu geleceğe aktarılır. Çocukları en çok korkutan haberler,"birinin yaralanması'',"çocukların kaçırılması'' ve"hayvanlara zarar verilmesi'' olarak gözlemlenmiştir.
Kız çocukları bu sebeple uyku problemleri yaşarken, erkek çocukları ise hırçın (irritabl) davranışlar göstermişlerdir. 
Gözlemlenen diğer davranışlar ise, kızlarda haberlerdeki olaylarla ilgili obsesif düşünceler ve kabuslar iken erkekler de ise haberlerdeki olaylarla ilgili obsesif davranışlar ve gerginliklerdir.

Özetle; haberleri izlerken kontrol anne/baba da olsun. Bu büyük sorumluluk alanlarınızdan biri. Yaralanma, kan, ölüm, kavga özellikle.
Sonra, çocuğum neden gergin, neden takıntılı, neden ürkek, neden bağımlı ve benzeri sorunlar gösteriyor diye düşünürsünüz.

Bunlarla karşılaşmamak için, daha sağlıklı bir çocuğa sahip olmak için bu özet bilgileri uygularsanız daha huzurlu olursunuz.

5 Nisan 2016 Salı

ÇOCUKLARA SINIR KOYMA VE YASAK SORUNSALI

Sevgili anne babalar,

Hepiniz çocuklarınız için hayatın en güzel şekilde ilerlemesini istiyorsunuz. Çok mutlu olmasını, hep gülmesini, hiç üzülmemesini temenni ediyorsunuz. Bunun olması içinde, sizi sevmesi gerektiğini, asla sizin tarafınızdan reddedilmemesi gerektiğini düşünüyorsunuz.

İşte burada ‘’sınır koyma’’ ya da ‘’sınır koymama’’ düşüncesi bir ikilem olarak karşınıza çıkmaktadır. Öncelikle şunu belirtelim ki, sınır koymak çocuklar için kaygı verici bir durum değildir; aksine sınır koymamak, belirsizlik çocuklar için kaygı verici bir durumdur.

Yaşamda sınırları net çizilmiş olan çocuklar sosyal hayatta kurallara uyum sağlamakta zorlanmazlar. Hangi davranışın kabul gördüğünü, hangi davranışın ise kabul görmediğini bilirler. Bu durum, bu çocuklar için büyük artıdır. Çocuk kuralları daha önce anne ve babasının sayesinde deneyimlemiştir ve tecrübe etmiştir.

Aile içinde sınırların konması ve uygulanması, bağların da güçlenmesi demektir. Aile içi şiddet, tartışma, kavga vb. durumlar minimum seviyede görülür ki, çocuk bu ortamdan olumlu olarak beslenir. Bu olumlu beslenme hayatını yaşamasını kolaylaştırır.

Sınır koymanın yanı sıra ÇOCUKLARDA YASAKLAR konusu da bu ara gündem olmuş durumda. 
Yasak konusu; kültürden kültüre, aileden aileye değişen bir olgudur. Çocuğun her heveslendiği şey için yasakla karşısına dikilmek sağlıklı bir yetiştirme tutumu değildir. Birkaç günlük heves ve sonunda bırakılıp, unutulacak bir davranışı, travmatik bir hale getirmek baya yanlış bir anne-baba tutumudur.

Burada dikkat edilmesi gerek durum; çocuğun istediği ya da yapmak istediği şey ona zarar verir mi? Ruhsal ve bedensel olarak sonuçları ne olur istediği şeyi yapması sonucunda? Bu sorunun cevabı doğrultusunda tutum geliştirmek hem anne baba için hem de çocuk için daha sağlıklı olacaktır. Ki her çocuk farklıdır, her çocuk kendine özeldir. Bunu asla unutmamalıyız.

Bir aile çocuğunun duvarları karalayıp, boyamasını istemez, bunu yasak olarak iletirken, diğer aile çocuğun duvarları karalayıp, boyamasını çocuğun gelişimi için harika bir olay olarak niteler ve çocuğuyla beraber duvarlara resimler yapar.

Bir aile 5 yaşında çocuğuna oje sürmeyi yasaklar bunu skandal olarak nitelerken, diğer aile bunun bir oyun olduğunu düşünür ve çocuğuyla beraber parmaklara oje sürüp eğlenir.

Özetlersem;
Çocuk kim?  Ve bu var olan çocuk ruhsal-bedensel olarak ne durumda? Zihinsel olarak nerede bu çocuk? Ve aile bunun ne kadar farkında?

Eğer çocuk yetiştirmek bir ağaç sulamak gibi standart olsaydı bir tane kitap yazılır tüm anne ve babalar o kitaptaki bilgileri uygulardı. Ama biliyoruz ki, yüzlerce kitap, binlerce makale var çocuk yetiştirme konusunda.

Siz iyi bir anne baba olmak istiyorsanız, sınırlar ve yasaklar konusunda çocuğunuzu çok iyi tanıyın. Eğer çocuğunuzu çok iyi tanırsanız bu konularda hiç zorlanmadan süreci ilerleteceksinizdir.

Sevgiler,


11 Ocak 2016 Pazartesi

OTİZM TANILI BİR ÇOCUĞA SAHİP ANNE VE YAŞADIKLARI

Gece 03.00

Kapım tekmelenmeye başlandı, korktum, iyice yatağa girdim, üzerimi örttüm. 10 dakika boyunca kapı tekmelenmesi devam etti. Oğlum ve kızım yanıma geldiler, neler olduğunu anlamaya çalışıyorlardı. Onlara içeride beklemelerini söyledim. Tüm gücümü toplayıp kapıyı açmaya gittim.

Kapıyı tekmeleyen alt komşumuz olan kadındı. Oğlum tuvalete kalktığında karanlıktan kaynaklı bir şeyler devirmiş, aşağı ses gitmiş ve komşumuz uyanmış. Ve sinirlenmiş kapımıza gelip tekmelemeye başlamış. Dakikalar boyunca tartıştık, bizden, çocuğumdan bıktığını ve imza toplayıp siteden bizi attıracağını söyledi. Ben durumu tekrar anlatmaya çalıştım, özür diledim ama nafile. Bağırışları dinlemek zorunda kaldım. Eğer buradan gitmezsen bana neler neler yapacakmış, göreceğimi söyledi. Korktum ve sabah savcılığa suç duyurusunda bulundum.

Benim oğlum otizm tanısına sahip bir çocuk. Yıllardır eğitimlerle mücadele ettim, oğlum şu an ilkokula devam ediyor. Kaynaştırma öğrencisi olarak okuyor çocuğum. Oğlumun otizmli olmasını ben seçmedim, özellikle böyle bir tercihim olmadı. Ama durum bu. Ve ben bununla yıllardır mücadele ediyorum. Evet çocuğumun bazı takıntıları var, ağlama krizleri, öfke kontrol bozukluğu yaşamakta. Ama bu elinde olan bir şey değil ve bunları minimuma indirebilmek için eğitimlere devam ediyoruz.

Biz sitede oturuyoruz, diğer çocuklara olumsuz örnek olmasın diye çocuğuma asansöre binmemesini söylemişler. Evet yanlış duymadınız, asansöre binmemesini söylemişler. Benim eşim Tanzanyalı. Oğlum ve kızım renk olarak siyahi çocuklar. Bunu belirtmek utanç verici ama maalesef bu bana sorun oldu yaşadığım semtte. Bir çocuk hem otizmli hem de siyah renkli ise olumsuz örnek teşkil ediyormuş, bunu öğrendim.

Bunlarla uğraşırken, çocuğumun okul yaşı geldi. İlkokul için bir koleje kaydettirdim, okul başladı yarı dönem gelmeden çocuğumun okuldan alınmasını istediler. Oysa ki, kayıt esnasında böyle bir şey söylenmemişti. Dönemi burada bitirelim, dönem arası kayıt zor oluyor dediğimde ise isteğim kabul görmedi. Siz gitmezseniz biz bir şekilde okuldan atacağız, artık bıktık uğraşmaktan dediler. Buna hakkınız yok dediğimde ise, ''bakın çocuğunuzu 6 saat bahçede oturturuz, derslere almayız ve paranızı almaya devam ederiz'' dediler. Evet bana bunu diyen okulun sorumlusu, idarecisi bir öğretmendi. Adı öğretmen olan bir kişiydi bunları söyleyen.

Önce okuldan atıldık, şimdi de evimizden atılmak isteniyoruz,

Bunların sonucunda artık gücümün kalmadığını hissettim ve evimi satışa çıkardım. En alt kattan bir daire alacağım, artık alt katımda kimsenin oturmasını istemiyorum, savaşacak gücümün kalmadığını biliyorum.

Sahi otizmli annesi olan ben nerede yaşamalıyım bu ülkede? Koca İstanbul'da benim oğlumla,kızımla rahatça yaşayabileceğim, huzurla nefes alabileceğim bir yer var mı?

Varsa bana söyleyin de ben orada yaşayayım. 50 yaşından sonra bari rahat zaman geçireyim.

Not: Görüşme 9 Ocak 2016 tarihinde yapılmıştır. Ailenin izni ile yayınlanmıştır. İsim belirtilmesinin hiçbir sakıncası olmadığı söylenmesine rağmen isim kullanma tercih edilmemiştir.